13 Kasım 2011 Pazar

Kifayetsiz Muhteris




Internette dolaşan meşhur email “forwardları” vardır. Ya da vardı.

Facebook paylaşımlarının artmasıyla bu tür emaillerin sayısında da bir azalma görüyoruz, Facebook’ta herhangi bir şeyi basitçe paylaşmak çok daha kolay olduğu için bu erken dönem internet fenomeninin de devri kapanıyor herhalde...

Neyse, konumuz bu değil.

Bu emaillerin meşhur ve popüler olanlarından bir tanesi de “Dunning-Kruger” sendromu üzerinedir. Cornell Üniversitesi’nden iki psikolog tarafından yapılan ve yetersiz insanların çalışma hayatında nasıl yükselebildiğini anlamaya çalışan bu basit, eğlenceli araştırmaya ve sonuçlarına dair email büyük ilgi görmüş ve ciddi bir forward ratingi almıştı. Bu araştırmada incelenen durumu Dr. Serra Menekay Öncel şöyle özetler:


“Çalışan, kendi kapasitesini değerlendirmekten ve eksikliğini teşhis etmekten acizdir. Ama asıl vahim olan, bu "yetersizlik + haddini bilmeme" kokteylinin, mesleki açıdan, karşı koyulmaz bir itici güç oluşturması. Kariyer açısından bir eksiyken, artıya dönüşmesi.İşinde çok iyi olduğuna yürekten inanan "yetersiz", kendini ve yaptıklarını övmekten, her işte öne çıkmaktan ve haddi olmayan görevlere talip olmaktan en küçük bir rahatsızlık duymayacaktır. Aksine bunu bir "hak"olarak görecektir.Bu arada, gerçekten bilgili ve yetenekli insanlar ise çalışma hayatında "fazla alçakgönüllü" davranarak kendilerine haksızlık edecekler, öne çıkmayacaklar, yüksek görevlere kendiliklerinden talip olmayacaklar, kıymetlerinin bilinmesini bekleyecekler (ve bilinmeyince için için kırılacaklar ve kendilerini daha da geriye çekecekler) ve muhtemelen üstleri tarafından "ihtiras eksikliği" ile suçlanacaklardır. Sonuçta, "kifayetsiz muhterisler" her zaman ve her yerde daha hızlı yükselecekler ve daha yukarılara çıkacaklardır. Etrafınıza bir bakın, uzmanlara hak verecek misiniz ?”

Uzun uzun anlatmayayım, google’da basit bir arama ile bir çok yorum ve bilgiye ulaşabilirsiniz.
Ekşi sözlük’te yer alan bir başlıkta ise bir çok eğlenceli giriş var, buradan ulaşabilirsiniz...

Benim yapmak istediğim ise bu olguyu sorgulamak ya da bu kişilerin sergilediği davranış tarzını analiz etmek değil, bu tarzın işletmelerde nasıl olup da işe yaradığı üzerine biraz kafa yormak...

Kifayetsiz muhterisler olarak da tanımlayabileceğimiz ve bahsi geçen sendromdan müzdarip bu arkadaşları organizasyonlara sızan ve daha sonrasında içten içe yiyerek orta ve uzun vadede ciddi hasarlar veren virüsler olarak tanımlayalım.

Böyle tanımladığımızda iki temel zayıflıktan faydalandıklarını da daha kolay anlatabiliriz:

1.    Virüs organizmaya nasıl girer ? Kurumsal bir işe alım sistemi yoksa girer...

Kurumun değerlerini kişinin nitelikleri ile karşılaştıran, farklı ve objektif işe alım analizlerini içeren, birden çok kişinin çapraz görüşmeleri ile ilerleyen ve doğru referanslarla görüşmeleri kapsayan işe alım süreçleriniz yoksa, bu arkadaşlar kendilerine güvenen duruşları ve müthiş pazarlama dilleri ile kendilerini - çoğu zaman kendilerine benzeyen ve bu nedenle de sağlıklı değerlendirme yapamayan– yöneticilere mükemmel bir şekilde satacaklardır. 

(Gelin hemen bir test yapalım: Bir pozisyon için iki adayla görüşüyorsunuz ve sizden sadece yarım saatlik bir görüşme ile karar vermeniz istendi. Adaylardan biri son derece kendinden emin, güvenle konuşuyor, bir çok büyük başarısını harika hikayelerle anlatıyor. Diğeri ise biraz çekingen, daha alt bir tondan konuşuyor, yaptıkları ile ilgili anlattıkları ise sınırlı. Hangisini tercih edersiniz ?)

2.   Organizmaya giren virüs nasıl hayatını devam ettirir ? 360 derece geri bildirimleri de içeren bir performans sistemi mevcut değilse, hayatını çok da güzel devam ettirebilir...
Evet, diyelim ki virüs organizmaya sızdı.

Sergilediği tavır ve performansın değer kazanması, şirket içinde objektif bir performans değerlendirme sisteminin olmamasıyla mümkündür. Başkalarının bilgisini alır, mükemmel bir şekilde kendisininmiş gibi utanmadan pazarlar, sürekli kendisinden bahseder, konumunun altını çizer, başarızlıklarını hemen sümenaltı eder, altındakileri sürekli baskı altında tutarak üstlerine karşı bir ilüzyon dünyası yaratır, çok rahat bir şekilde yalan söyler.

Bu nedenle bu kişilerin organizyonda ilerlemesinin durdurularak sistem dışına çıkarılmalarında şirket içinde kurum hedefleri ile bireysel hedefleri birbirine bağlayan objektif bir performans değerlendirme sisteminin bulunması ve bu sistemin geri bildirimlerle de beslenen çağdaş mekanizmaları içermesi büyük rol oynar.

Bakın, bu sistemlerin olmadığı, ya da işletilmediği bir çok milyar dolarlık kurumun en başına "kifayetsiz muhteris" tabirine tam anlamıyla uyan kişilerin geçebildiği bilinen bir gerçektir, emin olun.


Ancak kesinlikle emin olmanız gereken diğer bir şey de şudur : Orta ya da uzun vadede bu arkadaşların foyaları mutlaka ve mutlaka ortaya çıkar. Ancak çoğu zaman geç kalınmış, virüs organizmayı ciddi anlamda zedelemiştir. Bu kişilerden bir çoğu yönettikleri alan ya da şirketleri gerçek ya da mecazi anlamda batırmıştır.
  
Çağdaş ve çokuluslu bir çok kurumda bu sistemler bulunduğundan, bu tür kişilerin sisteme girmesi de, barınması da zordur - ki oralarda bile bunlara rastlayabiliyorsunuz, yüzde yüz başarı mümkün değil - ve insanın temel itici güç olduğu her türlü işletme de bu nedenle bu sistemleri hayata geçirmek zorundadır.

Gelişmiş işe alım ve performans değerlendirme sistemleri, kurumların virüslere karşı bağışıklık aşılarıdır!


Link tavsiyeleri:


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder